Ergenlik Süreçlerinde Ailelerin Yaklaşımı Nasıl Olmalıdır?
ERGENLERİN DÜNYASI
Ergenlik, çocukluk ve yetişkinlik arasındaki gelişimsel bir geçiş sürecidir.
G.Satenley Hall – ki kendisi hem psikolojide, hem eğitimde hem de popüler kültürde ergenlik temalarını şekillendiren olağanüstü bilgisiyle tanınmaktadır – ergenlik dönemini; 12-13 yaşlarında erinlikle başlayan ve en geç 22-25 yaşlarına kadar uzayabilen bir süreç olarak tanımlamaktadır.
Ergenliğin ilk dönemlerinde, ergenler bedenlerindeki değişim ve gelişim üzerinde yoğunlaşırlar. Hızlı fiziksel gelişimlerine uyum ve bu değişiklikler ile baş etme çabaları hakimdir. Devam eden süreçte ise; karşı cinse aşık olma, mahcubiyet, çekingenlik, aşırı hayal kurma, tedirginlik, huzursuzluk, yalnız kalma isteği, çalışmaya karşı isteksizlik, çabuk heyecanlanma, mutluluktan havaya uçma, hoşnutsuzluk, kederli hal, melankoli gibi birçok duygusal iniş-çıkışlar yaşarlar. Bu duygusal dalgalanmaların şiddeti, yaş gruplarına, okula devam edip etmemelerine, ailelerin geliştirdiği tutumlara, sosyal ve kültürel çevrelerine, ergenlerin sahip oldukları bireysel zekalarına ve çevreleri tarafından kabul edilme derecelerine göre değişiklik gösterir.
Ergenlik, ebeveynlerine bağımlı yaşanılan çocukluk sürecinden kendini özgürleştirme, ebeveynlerinin değer sistemlerini sorgulama, terk etme ve yetişkinliğe doğru bir geçiş sürecidir. Ergen, bu dönemde birkaç yakın arkadaş edinir ve sıklıkla onlarla zamanını geçirmek ister. Anne baba ile geçirilen süre azalır. Ailenin bu dönemde anlayışlı olup, ev kurallarını, çocuğa karşı davranışlarını ve yaklaşımlarını, ergen çocuğun gelişim düzeyine göre değiştirmesi gerekir.
Bu dönemde ergen, yaşamı boyunca taşıyacağı kimliği arama sürecine girer. Seçtiği modelleri; sporcu, şarkıcı, arkadaş, kardeş gibi, tek bir benlik üzerinde birleştirmeye çalışır ve çoğunlukla kimlik karmaşasına düşer. Çünkü bu çabası, kendi içsel beklentisinden ziyade, sosyal dünyanın beklentileri doğrultusundadır. İdollere ve otoritelere karşı hem bir özenme hem de reddetme vardır. Hormonlarındaki değişimle de beraber birçok konuda gel-git yaşar.
Özellikle bebeklik dönemindeki temel ihtiyaçları sevgiyle karşılanmış, çocukluk döneminde merakını gidermesine izin verilmiş, özgüven ve sevgi temelleri sağlam atılmış çocuklar, bu dönemi daha rahat geçirirler.
Peki bu dönemde ailelerin yaklaşımı nasıl olmalı?
Öncelikle çocuğun ilgisi doğrultusunda bir hobi edinmesi sağlanabilir. Örneğin keyif aldığı bir spor aktivitesi, ilgilendiği bir enstrümanı çalmayı öğrenmesi, resim yapması, heykel çalışması ve buna benzer hobiler olabilir. Bu konularda ergenleri, aile desteklemeli ve hobi ve faaliyetlerine ilgi göstermelidir.
Arkadaşları ve fikirleri ile ilgili, aileler, ergenlik dönemindeki çocuklarını dinlemeli, farklı görüşlerine saygı duymalıdır. Çocuklarının büyüdüğünü ve geliştiğini kabul etmeli, iletişim ve tartışmalarda sakin ve yapıcı olmalı, vaaz verici bir tarzda konuşmamalıdırlar. Bireyin olumlu ve güçlü yönlerini vurgulamalı, eksik olduğu noktaların altı belirgin bir şekilde çizilmemelidir.
Bu dönemde ergenin bireysel kimliğini oluşturmaya çalıştığı, ailesinin de kabulüne ve takdirine ihtiyacının olduğu asla unutulmamalıdır. Ergen bu dönemde hem arkadaşlarının onayına ihtiyaç duyarken, aynı zamanda ailesinin sevgi ve güvenini de arkasında hissetmek ister.
Ergenlik yolculuğunda, ergene yapılabilecek en büyük yardım; onun sevildiğini, fark edildiğini, önemli olduğunu, kendisine güvenildiğini ve sorumluluklar verildiğini hissettirmek ve anlatabilmek olur.
Unutulmamalıdır ki, bebek doğduğundan itibaren, yaklaşımlarımız ne kadar sağlıklı olursa, iletişimimiz ne kadar güçlü olursa, bebeklikten çocukluğa, ergenlikten yetişkinliğe geçişte yaşanılan krizler de o kadar kolay atlatılır.