Aile Bütçesi

Ailece Tasarruf Ediyoruz

Ailece Tasarruf Ediyoruz

Yaşadığımız dünyada kimi zaman zaruri ihtiyaçlarımız, kimi zaman bizi rahatlatan imkânlar kimi zaman da hayatımızı güzelleştirdiğini düşündüklerimiz için koşuştururuz.

İçindekiler

  1. Emanete hikmet ve rahmet nazarıyla bakmak
  2. Sınırsız talepler, sınırlı kaynaklar
  3. Denge için tasarruf
  4. Zenginlik alameti tasarruf
  5. Ailece tasarruf
  6. Birkaç tasarruf önerisi…
Tasarruf

Dinin, canın, aklın, neslin ve malın korunması gibi zaruri ihtiyaçlar karşılandıkça rahat ve estetik olanı, toplumsal kabul göreni de arıyor, istiyoruz. Barınma ihtiyacı lüks konut talebine; sağlıklı olma isteği güzellik ve hep genç kalma arzusuna evriliyor. İhtiyaçlarımız giderildikçe kendimizi daha muhtaç, sahip olduklarımızı daha eksik buluyoruz. Çünkü yaşadığımız dünya insan hayatına ait her alanı pazar kabul etmekte.

Tüketmek üzerine kurgulanmış bu dünyada ihtiyaç ve eksiklerin bitmesi ise mümkün değil. İnsanoğlu daha doğmadan başlıyor ihtiyaç listesi hazırlanmaya. Giyiminden, yemesine, içmesine, sağlık ve estetik giderlerine kadar pek çok meta, asli ve zaruri ihtiyacı kabul ediliyor. Toplumsal kabuller, reklam ve tüketim kültürünün tesiri ile “ihtiyaç” tasavvurumuz bütünüyle başkalaşıyor.

Bu başkalaşma Yrd. Doç. Dr. İbrahim Yenen’e göre ihtiyaç ve isteklerin, zorunlu ve biyolojik olmaktan öte toplumsal değerlere göre belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla “gerçek ihtiyaç ile ihtiyaç hâline getirilen arasındaki ayrım da kaybolmuştur.” Bu ise hem kendimize, fıtratımıza yabancılaşmamıza hem de tüketim konusunda dengemizi kaybetmemize neden oluyor.

Zira neyin asli ve zaruri ihtiyaç neyin ihtiyaç olarak dayatılan olduğunun ayrımını yapmak iyice güçleşmekte…

Teknolojideki gelişmeler ve haberleşme imkânlarının artışıyla dünyanın farklı coğrafyalarında farklı kültür ve dinî mensubiyetleri olan insanların ortak zaruri ihtiyaçlardan söz edebiliyor olması bunun en bariz delili belki de.

Emanete hikmet ve rahmet nazarıyla bakmak

Kendimize yabancılaşmaya sebep olan “ihtiyaç” anlayışımızdaki bu farklılaşma, eşyaya ve dünyaya bakışımızı da alabildiğine değiştiriyor. İslam dininin dünyayı insanın hizmetine verilen bir nimet (Casiye, 45/13.) yeryüzü ve gökyüzündeki her şeyi insanın koruması gereken bir emanet olarak kabul etmesi (Ahzap, 33/72; Enam, 6/165.) dünyaya ve eşyaya bakışı şekillendiren temel bir hareket noktası iken, bugün dünya ve onun kaynaklarından yok etmek pahasına azami şekilde istifade edilmelidir fikri baskın. Yeryüzüne sığamayan insanın gökyüzünde, gezegenlerde yeni yerleşim yerleri oluşturma çabası, kaynakları hoyratça ve sonuna kadar kullanma azmi artık dünyanın bir anlam ve değer ifade etmediği sadece bir meta olarak algılandığı egoist bir bakışın neticesi. Oysa hayati önemi olan su, hava, toprak, bitki, hayvanlar, petrol ve doğalgaz gibi kaynaklar sadece yaşanılan çağın ve bu kaynaklara sahip olanlara değil tüm zamanlar boyunca bütün insanlığa ve canlılara ait.

Ve bu kaynaklar kendisinden istifade edilen bir meta olmasının yanı sıra, insanı Allah inancına ulaştıracak yaratılışa dair muazzam nişaneler içeren ayetler aynı zamanda. Kendisine yemin edilen yıldızlar, denizler, gökyüzü, yeryüzü; ismen kutsal Kitabımızda yer alan madenler, nebatat ve hayvanlar insana emanet. Ve inanan kişi dünyaya tasavvurunu bu “emanet” şuuru üzerinde inşa etmeli. Kaynakları kullanımında göstereceği özen ve ölçülülük bu emaneti koruma şuurunun bir sonucu olacak aslında.

Sınırsız talepler, sınırlı kaynaklar

İnsana emanet bu nimetler sınırlı ve tükenebilir özellikte. İhtiyaçlar alabildiğine artarken dünyanın kaynakları azalıyor ve insanın hırsları yüzünden tahrip oluyor çoğu zaman. Dünyanın bir yanında aşırı tüketim, lüks yaşam hâkim iken diğer yanında açlık ve susuzluk normal kabul edilebiliyor. Çocuk yaşta açlıktan ölümlerin yaygın olduğu, sıradan kabul edildiği coğrafyalar karşısında şişmanlık ve obezite ile mücadele eden ülkeler var aynı dünya üzerinde aynı zaman diliminde.

Azalan su kaynaklarına karşın artan su tüketimi, kirletilen sular, boşa harcanan enerji kaynakları, bozulan ekolojik denge ve nihayetinde kaybeden insanlar ve aslında insanlık. Din İşleri Yüksek Kurulu Uzman Yardımcısı Halil Kılıç Bakara suresi 143. ayette zikredilen “orta ümmet”ten maksadın bu hususlarda da aşırılığa kaçmamak ve mutedil davranmak olduğunu söylüyor. Kılıç: “Müslüman, ayette ifade edildiği gibi her hâlinde dengeli olan ve yüce Allah’ın kendisine bahşettiği nimetlerde de dengeyi gözeten kimsedir.” Böyle kimse hem iç dengesini hem de kâinattaki dengeyi koruyabilecektir. Ancak bunun için Yrd. Doç. Dr. Yenen’in ifadesiyle, “Toplumsal anlam değişikliğine uğramış tüketim anlayışına tasarruf düşüncesi ve eylemiyle karşı çıkılabilecektir, insan yaşamında bir ahenk ve denge için de tasarruf zaruridir.”

Denge için tasarruf

Tasarruf, tüketimde dikkatli davranma, gereği kadar kullanma ve idareli olmaktır. Tükenen cinsten her şeyde tasarruf söz konusu olmalıdır. Sadece insanların ve diğer canlıların kullandığı kaynaklar ve kişinin malik olduğu eşyalarda değil zaman, ömür, sağlık gibi hususlarda da tasarruf sahibi olmaya dikkat edilmelidir.

Tasarruf, dinî literatürde olumsuz anlamda üzerinde ısrarla durulan israfa karşı bilinçli ve aktif bir karşı çıkış; cimrilikle müsriflik arasında dengeyi sağlayacak önemli bir nirengi noktasıdır. Harcamalarında bu dengeye kavuşan ve tasarruf eden insan Kılıç’ın ifadesiyle “Allah’ın kendisine verdiği nimetlerin mutlak manada sahibi olmadığını, sahip olduğu her şeyin emanet olarak kendisine verildiğini de bilir.” Daha fazlasına sahip olmak için koşmak yerine elinde olanı verimli kullanmayı başarır. Eşyaya hâkim olmanın onu verimli kullanmaktan geçtiğini fark eder. Bu ise hem sınırlı ve tükenebilir olan nimetlerin korunmasına hem de sonraki nesillere aktarılabilmesine imkân verir. Çünkü tasarruf ferdi bir sorumluluk olmasının yanında toplumsal yönü de olan bir sorumluluktur.

Zira harcamada ve kaynakların kullanımındaki aşırılıklar sadece bir insanı değil bütün insanlığı tehdit edecek boyutlara kolaylıkla ulaşabilir.

Diğer yandan dikkatle ve özenle değil hoyratça kullanılan eşya ve ürünlerin arkasındaki emeğe de haksızlık olacaktır. Fransız filozof Alain’in, “Bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur. Bir iğnenin üretiminde binlerce insanın alın teri, göz nuru, el emeği vardır.” sözü bir iğnede bile nice emekleri hatırlatması bakımından hayli anlamlıdır.

İsraf ve ihmal edilen tasarruf ile zayi olan nimetler, tahrip olan çevre kişiyi dinî anlamda da bir vebal altına sokacaktır. Nitekim ortaya çıkan pek çok sorunun gerisinde bu israf ve ihmallerin etkisi vardır. İnsanların kendi işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını dünyada onlara tattıracaktır. (Rum, 30/41.) Bu yönüyle tasarruf ferdi ve toplumsal yönleri olan dinî ve insani bir vazifedir.

Zenginlik alameti tasarruf

Günümüzde artan tüketim imkânları tasarrufa dair bazı uygulamaları unutturmaya başlasa da anlamlarını hâlâ korumakta olan bu tedbirlerin gelecek nesillere aktarılması önem taşımaktadır.

Söküleni tamir etmek, küçülen kıyafeti kardeşe giydirmek, artan defter sayfalarının kullanılması, bayatlayan ekmeğin değerlendirilmesi eski moda bir alışkanlık değil çok daha derin ve önemli anlamları olan uygulamalardır.
Sanıldığının aksine bu uygulamalarla tasarruflu davranmak ise fakirlik değil zenginlik alametidir.

Bugün güçlü ekonomisi olan pek çok ülkede çöpler ayrıştırılarak geri dönüşüme kazandırılmakta, kullanılmış eşyaların satıldığı ikinci el pazarlardan alışveriş yapılabilmektedir. Kâğıt, plastik, metal, kullanılmış yağ, pil gibi birçok ürün tabiatta kirliliğe sebep olmak yerine yeniden üretime dâhil edilmekte, ülke ekonomisi de bu tasarruflardan payını almaktadır. Peygamberimizin (s.a.s.)İktisat eden (tasarruf eden) fakir olmaz, yoksulluk yüzü görmez.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 7, s. 302.) hadisi tasarrufun bereket kazandıran yönüne işaret bakımından hatırlanmalıdır. Tasarrufun kazandıracağı bu bereket sadece bugünümüze değil yarınımıza ve bizden sonrasına da fayda verecektir. Akan su kenarında bile olsa abdestte israfa karşı çıkan peygamberimizin yaklaşımı esas alınmalı (İbn Mace, Taharet, 48; Buhari, Vudu, 1.), ekonomik durum nasıl olursa olsun tasarruflu davranmak bir alışkanlık hâline getirilmelidir.

Ailece tasarruf

Ailece tasarruf ediyoruz

Tasarrufun alışkanlığa dönüşebilmesi çocuklukta ve ailede öğrenilmesi ile yakından ilgilidir. Bunun için anne babanın harcama usulleri, tüketim algıları ve tasarrufa dair varsa uygulamaları önemlidir. Çöplerin ayrıştırılması, harcamaların dikkatle yapılması, alışveriş değil infakın mutluluk vesilesi olarak görülmesi; şayet birebir yaşanmıyorsa yokluk ve yoksunluğun çocuğa hissettirilmesi bu alışkanlığın oluşturulmasında etkili birkaç yoldur.

Zamanın, enerjinin, tüketim ürünlerinin tasarrufuna dair alışkanlık oluşturmada çocuk ve gençlere görev ve sorumluluklar vermek de etkili olacaktır. Evdeki su ve elektrikten sorumlu olmaları, kâğıt, kalem gibi kırtasiye gereçleri ve eşyalarını uzun süre kullanabilmeleri için özenli davranmaları çocuklara rahatlıkla verilebilecek görevlerdendir.

Harçlıklarını biriktirmeleri konusunda teşvik edilmeleri de harcama konusundaki tutumlarını etkileyecektir. Birikimlerini keyfi şekilde değil doğru ve anlamlı yolda harcamaları da öğrenmeleri gereken bir başka husustur. Çünkü öğrenilecek tasarruf davranışı sadece hayatın maddi yönünün düzenlenmesinde değil sağlayacağı mutedil tutum ile hayatın her alanında etkili olacaktır.

Birkaç tasarruf önerisi…

✓ Harcama yapmadan önce iki kez düşünün!

✓ Kâğıt ve plastik atıklarınızı diğer çöplerinizden ayrı bir poşette biriktirin!

✓ Markete gitmeden önce mutlaka eksiklerinizi tespit edip liste oluşturun!

✓ Tabiata zarar veren plastik poşetler yerine bez poşetler kullanın!

✓ Tıraş olurken ve dişlerinizi fır-çalarken musluğu açık bırakmayın!

✓ Bilgisayar ve televizyon gibi aletler kapalı olsalar dahi fişten çekilmediklerinde elektrik harcarlar. Fişte bırakmayın!

✓ Çamaşırlarınızı kalorifer petekleri üzerinde kurutmayın, bu odanın ısısını düşürür!

Kaynak: Diyanet Dergi – Aile Eki – 2015 Ekim

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu