AileAnne ve BabaÇocukİslam'da Aile

Çocuk Yetiştirmede Denge

Çocuk Yetiştirmek...

Çocuk Yetiştirmede Denge

Her ebeveynin çocuğu için isteği onun en iyi şekilde yetişmesidir. Ahlaklı ve erdemli olması, ruh ve beden bakımından sağlıklı olması, dinî inanç ve değerleri özümseyip yaşaması, sosyal hayatın gereği olan kuralları bilmesi, bir meslek ve sanat sahibi olması bu vesileyle hem kendine hem insanlığa fayda sağlayacak şekilde dünya geçimini doğru ve helal şekilde kazanabilmesidir.

Ebeveynler, bu istek doğrultusunda da maddi ve manevi imkânlarıyla seferber olmaktadır. İstenilen şeyin bir insan yetiştirmek olduğu düşünüldüğünde de emeğin ne kadar büyük olacağı kaçınılmaz olur. Hem dünya hem ahiret mutluluğuna vesile olacak bu emek, bir çocuğa hatta gelecek nice nesillere bırakılabilecek en önemli manevi mirastır. Bu manevi miras da ancak sabırla, özenle, incelikle, istikrarla, gayretle ve sağlam bir niyetle nesillere taşınabilir.

Ebeveyn açısından çocuk için verilecek emeğin istikametinin belirlenmesi, maddi ve manevi imkânların seferber edilmesi kadar mühim bir meseledir. Çocuğun dünya hayatını inşa edecek her türlü eğitim ve imkân seferber edilirken ebedî hayatını inşa edecek manevi eğitimini ihmal etmek, ömre bedel bir emeğin hüsranına zemin hazırlayabilir. “De ki: Şüphesiz hüsrana uğrayanlar, kıyamet gününde kendilerini ve ailelerini hüsrana sokanlardır. İyi bilin ki bu, apaçık hüsranın ta kendisidir.” (Zümer, 39/15)

Asıl hedeften uzaklaşmadan, anne ve babanın bu zor ama onurlu vazifelerini, nihai gaye olan Allah’ın rızasına uygun icra etmeleri gerekir. Nitekim “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrîm, 66/6) emri ebeveynlere vazifenin ehemmiyetini hatırlatmakla kalmayıp çarpıcı bir şekilde ibret sahnesi sunar.

Çocuklar ve Güvercinler
Çocuklar ve Güvercinler

Bugün dünyadaki mesleğini ele alıp maddi ve manevi olarak feraha kavuşması için büyük emeklerle işlenen evlatların en uzun elli yıl mesleğini icra edeceği düşünüldüğünde ebedî hayattaki ferahına kavuşması için ebeveynlerin çok daha ehemmiyetli bir gayretin içinde olmaları gerekir. Yeteneklerinin keşfi için onlarca kursa gönderilen evlatların, kulluğunu keşfine de rehberlik etmek ebeveyn için öncül bir vazifedir.

“Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen, duayı hakkıyla işitensin.” (Âl-i İmrân, 3/38) duasıyla emanet alıp bağrımıza bastığımız evlatların dünyada ve ahirette huzur ve sürur olması ancak bu ilk ve asli vazifeyi ihmal etmemekle mümkündür.

Çocuğa bilgili, ahlaklı olmasının yanında hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için temel beceri yetilerine ihtiyaç duyduğu alanlarda güzel alışkanlıklar kazandırmak da önemli hususlar arasındadır.

Nitekim evlat yetiştirmek uzun mesailer gerektiren oyalayıcı ve bir o kadar da dünya gafletini beraberinde getirebilecek bir mahiyete sahiptir. Bu sebeple ilahi ikazda, “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Münâfikûn, 63/9) şeklinde geçmektedir. Bu yönüyle çocuk çok büyük bir nimet, aynı zamanda büyük de bir imtihan sebebidir. Bugün ebeveynler, iyi niyetle ama aşırı tutumlar sebebiyle çocuğun etrafında pervane olup onu hayata hazırlamak isterken çocuğun kendini keşfetmesine ve ayakta kalabilme yetilerine zarar verebilmektedirler.

Tamamen dünyevi kaygılarla, hırs ve tamahla bu vazifeyi icra etmek, böylesine büyük bir emeğin istikamet kaybetmesine ve zayiatına sebep olabilmektedir. Ebeveynlerin kendini ikna ve tatmin için çocukları üzerinde aşırı yönlendirici tutumları, çocukların geleceğini sağlıklı bir şekilde kurmalarına engel teşkil etmektedir. Çocuğun, ebeveynine emanet olarak verildiğini, rehberliğe ve desteğe muhtaç olduğunu ancak sağlıklı bir birey olarak da sorumluluk bilinciyle yetişmeye ihtiyaç duyduğunu unutmamak gerekir.

“Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.” (Kehf, 18/46) Çocukların Rabbimizden alınmış birer emanet olduğunu unutmadan ve her bir insanın latif fıtratını göz ardı etmeden iyi bir evlat yetiştirmek çocuğa yapılacak en güzel bağış ve ebedî saadete vesile salih bir ameldir. Nitekim ilk ayet olan “Oku” emrinin muhatabı olarak, her çocuğun başka bir fıtrata sahip olduğu bilinciyle rehberlik etmek bu işin en incelikli kısmıdır. Ellerinden yetenekleri alınmış, fıtratları göz ardı edilmiş her işleri ebeveynleri tarafından yapılmış çocukların gelecekte irade göstermesinin, doğru kararlar almasının ve sağlıklı bir şekilde hayata atılmalarının maalesef ki “iyi niyetle” önüne geçilmiş olur.

Çocukların manevi eğitimini ihmal etmemek karakterinin ve iradesinin istikamet üzere gelişmesi için de önemlidir. Bu da küçük yaşlardan itibaren imanla birlikte ibadet şuurunun da geliştirilmesiyle mümkündür. Bunun için çocuğun yediklerini, giydiklerini düşündüğümüz kadar, manevi dünyasını da tezyin etmek gerekir.

“Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhârî, Cenâiz, 92; Müslim, Kader, 22) hadisi de çocuklardaki temiz yaratılış ve iman yatkınlığına, dolayısıyla çocuğun etkilere göre değişmeye elverişli olduğuna işaret etmektedir.

Anne - Kız - Kur'an-ı Kerim
Anne – Kız – Kur’an-ı Kerim

Çocuk kalbinde filizlenecek iman hakikatleri ebeveyninin rehberliğinde şekillenecek, bulunduğu ailenin yaşam biçimi, ibadet hassasiyeti çocuk için yönlendirici olacaktır.

Çocuğun mayasına güzellikler ve manevi değerler ekecek iyi bir anne ve iyi bir baba çocuk için en büyük rızıktır. Çocuk dünyayı teşrif ettikten sonra, özellikle ilk çocukluk döneminin telafisi olmayan bir dönem olduğu unutulmamalı; çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimine uygun tedrici bir eğitimle bu dönem değerlendirilmelidir. Çocuğun merak duygusuyla inanç ve ibadetlerle ilgili ebeveynine yönelttiği sorular titizlikle, hoşgörüyle ve sevecenlikle karşılık bulmalı, kalbi ve zihni şefkatle ikna olmalıdır. Hz. Enes’in (r.a.) “Resûlüllah’a (s.a.s.) on sene hizmet ettim. Vallahi bana bir kez olsun ‘Öf!’ bile demedi. Herhangi bir şeyden dolayı, ‘Niçin böyle yaptın?’ ya da ‘Şöyle yapsaydın ya!’ diye azarlamadı.” (Müslim, Fedâil, 51) ifadeleri bu eğitimin nasıl bir davranış zemininde gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Burada dikkati çeken önemli bir husus da Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) muhatabı çocuk da olsa onun varlığına, onuruna, şahsına verdiği değerdir. Aşırı korumacı bir tavırla, keskin yönlendirmelerden uzak, sorumluluk aldıran bilinçli bir rehberlikle hareket etmiştir. Bu şekilde sevgi, ilgi ve disiplin dengesi kurarak verilecek bir manevi eğitim, ileride önü alınmaz durumların yaşanmasını da engelleyecektir.

Yine başka bir zaman Sevgili Peygamberimize (s.a.s) bir içecek getirildiği esnada sağında bir çocuk, solunda da yaşlı bir adam olduğu, kendisi içtikten sonra içme sırası çocuğun olduğu için Hz. Peygamber’in (s.a.s) çocuğa dönüp “İzin verir misin, bu içeceği bu yaşlılara vereyim?” diye sorması üzerine çocuğun; “Hayır, vallahi senden olan bu nasibime, kimseyi kendime tercih etmem.” demesi üzerine içeceğin önce çocuğa takdim edilmesi, çocuğa verilen değeri ve inisiyatifi gösteren önemli bir örnekliktir (Müslim, Eşribe, 127).

Çocukların manevi eğitimini ihmal etmemek karakterinin ve iradesinin istikamet üzere gelişmesi için de önemlidir. Bu da küçük yaşlardan itibaren imanla birlikte ibadet şuurunun da geliştirilmesiyle mümkündür.
Anne-Çocuk-Örgü-Öğretme
Anne-Çocuk-Örgü-Öğretme

Çocuğa bilgili, ahlaklı olmasının yanında hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmesi için temel beceri yetilerine ihtiyaç duyduğu alanlarda güzel alışkanlıklar kazandırmak da önemli hususlar arasındadır. Çocuklara yemek yeme, uyuma, mahremiyet, temizlik gibi hayatın gerekleri içinde belli kuralların usulüne uygun bir şekilde, hadisler ve nebevi eğitim modeliyle kazandırılması da ebeveynlerin rehberliği ile mümkündür. Yine günlük işlerde gelişimine uygun sorumluluklar verilmesi, sosyal hayatta bilgi, beceri ve yetenekleriyle yer almalarını sağlamak da vazife bilincinin oluşmasına katkı sağlayacaktır.

Çocuk çok büyük bir nimet, aynı zamanda büyük de bir imtihan sebebidir. Bugün ebeveynler, iyi niyetle ama aşırı tutumlar sebebiyle çocuğun etrafında pervane olup onu hayata hazırlamak isterken çocuğun kendini keşfetmesine ve ayakta kalabilme yetilerine zarar verebilmektedirler.
Baba-Ogul-Namaz
Baba-Ogul-Namaz

Çocuğun karakterini sağlam kılacak ve kendine olan öz değerini koruyacak olduğu diğer bir husus da fikirlerinin, düşünce ve kanaatlerinin büyükler tarafından saygıyla karşılanmasıdır. Bu noktada çocuğun ebeveynin bir uzantısı olmadığı, ayrı ve özel bir birey olduğu unutulmadan saygın bir diyalogla istişarî ortamlar kurulması gerekmektedir.

“Kendisiyle istişare edilen kimse güvenilen insandır.” (Tirmizî, Edeb, 57) hadisi doğrultusunda güven duygusuyla çocukları hayata hazırlamak da ebeveynin rehberlik edeceği önemli konulardandır. “Hiçbir anne-baba çocuğuna güzel ahlaktan daha hayırlı bir miras bırakamaz.” (Tirmizî, Birr, 33) Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) ifadesiyle, çocuğun hayatını tezyin edecek böyle bir terbiye hem dünya hem ahiret mutluluğunu getirecektir.

Elbette ki bunu tesis edecek rehberlik için ebeveynin hâl, yaşam, tavır ve sözleriyle örneklik teşkil etmesi çocuğun kendi adımlarını takip ettiğini bilmesi gerekmektedir. “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saff, 61/2) ayeti de tesirli bir eğitimin hâl ile olacağını beyan etmektedir.

Ebeveynin bu emek seferberliğinde eksik etmemesi gereken bir husus da her daim duayla kapıları çalmak ve “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan, 25/74) diyerek bu zorlu ama onurlu vazifeyi kolay kılması için Rabbimizden yardım istemektir.

Yoluyla
Yazar: Esra KALPAKÇI - Sakarya Adapazarı ADRB Vaizi
Kaynak
Kaynak: Diyanet Aile Dergisi - Eylül - 2022

İlgili Makaleler

Bir Cevap Yazın

Başa dön tuşu