Bebeğinize İsim Tercihi
Benim adım Fatma… Ancak sevgili Peygamberimizin kızını, “babasının annesini” tanıdıktan sonra barıştım adımla… Onu tanıyana kadar bu isim daha çok ninelere yakışan, eskimiş, modası geçmiş, biraz köşeli, kulağa sert gelen bir addı sadece.
Bazen bir isim bir insanı güzelleştirir bazen de bir insan bir isme anlam katar aslında. Örneğin adaleti temsil eden Ömer, vefayı ruhlara nakşeden Bekir, tevazu-da sınırları zorlayan Osman, ilim şehrinin kapısı şeklinde tavsif edilen Ali, iffetin ete kemiğe bürünen hâli olan Meryem ve Yusuf gibi…
Bir çocuğumuz olacağını öğrendiğimiz ilk günden düşer içimize biraz tedirginliği biraz heyecanı ama en çok da sevinci anne baba olmanın. Allah’ın, ayetlerinden birisini bizim hanemizde var etmesi ve bize emanet etmesi hem büyük bir sevinç kaynağıdır hem de çok ağır bir sorumluluk. Bu ağır yükü hatırlatır Allah Rasulü “…çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır…” (Müslim, Sıyam, 183.) derken.
Sevinçli haber paylaşıldıkça art arda sıralanır sorular… Kız mı olacak erkek mi? Peki, ismi ne olacak? İsim en önemli konu gerçekten. Dünyaya merhaba diyen bebeğin ilk hakkı güzel bir isim. Herkes onu ismiyle çağıracak, milyonlarca kez çalınacak kulaklarına verdiğiniz isim. Hatta öyle ki Rahmet Peygamberi “Siz kıyamet günü kendi isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse güzel isimler
koyun.” (Ebu Davud, Edep, 61.) diyerek ebedî âlemde de ismin önemli olduğuna işaret eder.
Minik yavru dünyaya geldiğinde kulağına önce o ilahî nağmeler üflenir. Ezanla tanışır ilkin kametle karşılaşır. Sonra aynı da olsa onu diğer bütün Ayşelerden, Ahmetlerden, Denizlerden, Çınarlardan ayıracak, onun için en kıymetli kelime olacak ismiyle buluşur ruhu. İsim sadece çocuğu diğerlerinden ayırmak, adlandırmak için midir hakikaten?
Başka bir özelliği, işlevi yok mudur? Mesela “Benim adım Ayşe” ya da “Benim adım Helga” diyen iki farklı çocuk hakkında ne düşünürsünüz? Ayşe’nin en azından Müslüman olduğunu varsayabilirsiniz, Helga’nın ise bir Alman olduğunu tahmin edersiniz. Yani isim aynı zamanda çocuğun geçmişi, kültürü, kökenleriyle bağ kurmasına dünyadaki yerini anlamlandırmasına da yardım eder.
Adını koyarken ona sadece bir isim vermeyiz aslında. Koca bir kültürün, geçmişin ve geleceğe dair umutlarımızın kodlarını da aktarırız bu yolla. Rasulüllah belki de bunun için çocuklara peygamber ve salih insanların isimlerinin verilmesini tavsiye eder. (Ebu Davud, Edep, 61; Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 19.)
Bu bağın kurulması için çocuğa isminin anlamı, neden bu ismin seçildiği konusunda bilgi verilmeli ve ona hitap ederken adı eğilip bükülmemelidir ayrıca. İsmin sahibinin karakterine etki edeceği veya sürekli tekrar edildiği için dua anlamına gelebileceğine dair bir inanç da vardır. Ve belki pek de haksız değildir. Bazı insanlar vardır ismiyle müsemma deriz. Ona verilen isim tümüyle hâline, tavrına yansımıştır. Elif’tir mesela inceciktir, ‘Elif’ gibi dimdik durur inandığı doğrular uğrunda.
Peygamber Efendimizin isim koyarken ya da değiştirirken o kişide görmek istediği özelliği dillendirdiğini söyleyebiliriz. Hz. Fatıma ile Hz. Ali’nin oğulları Hasan dünyaya geldiğinde ona ‘savaş’ anlamına gelen ‘Harp’ ismi verilmişti. Allah Rasulü bunu öğrendiğinde onu anlamı ‘güzel’ olan Hasan ismiyle değiştirmişti. Bu durum Hz. Hüseyin ve Muhsin için de böyle olmuştu. Böylelikle verilen isim çocuğun ruhuna olumlu etkiler yapmalı evet, ama onu gurur ve kibre de sevk etmemeli, bu denge her daim gözetilmeli.
Anne baba isim seçerken çok dikkat etmeli, sırf farklı olsun, kulağa hoş gelsin diye anlamsız ya da manası hoş olmayan bir isim vermemeli yavrusuna. Öyle dikkatli davranmalı, öyle iyi yetiştirmelidir ki elindeki emaneti, isminden güzellik, güç, kuvvet alan çocuk değil o isme anlam katan onun yavrusu olmalıdır aslında.