Çocuklarımızın İbadete Alıştırılması
Çocuklarımızın namaz, oruç gibi ibadetlere alışkanlık kazandırılması.
Çocuklarımızın İbadete Alıştırılması
Rubeyyi‘ binti Muavviz anlatıyor: “Biz aşure orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncaklar yapardık. Biri acıkıp yemek isteyerek ağlayınca iftar vakti
olana kadar oyalanması için ona bu oyuncakları verirdik.”
(Buhari, Savm, 47)
Namaz ve oruç, bedenle yapılan hem bedene hem de ruha faydası olan ibadetlerdir. Günde beş vakit namaz kılarak kulluk görevimizi yerine getirir, Rabbimizle buluşup ona olan ahdimizi tazeleriz. Belirlediği sınırları aşmayacağımıza, emirlerine uyup yasakladığı kötülüklerden sakınacağımıza söz veririz. Namaz, insana Allah’ın büyüklüğünü, azametini hatırlatan, onun karşısında acziyetini hissettiren bir ibadettir. Kıyam hâlinde, rükû ve secde vaziyetinde Allah’ı tesbih eden bütün varlıkların ibadet şekillerini kapsayan, maddi ve manevi kirlerimizden arındıran bir ibadettir. Oruç ise nefsi dizginleyen, iradeyi kuvvetlendiren bir ibadettir.
Nafile oruç tuttuğunuzda siz söylemedikçe kimse sizin oruçlu olduğunuzu anlayamayacağı için riyadan ve gösterişten uzak ancak Allah için yapılan bir ibadettir. Kul; yemesini içmesini, cinsel isteklerini Allah için terk ettiğinden Cenab-ı Hakk’ın “Onun mükâfatını ancak ben veririm.” (Buhari, Tevhid, 35) dediği bir ibadettir. Hakkıyla tutulan oruç, insanın eliyle diliyle gözüyle kulağıyla bütün organlarıyla işleyeceği hatalara, yapacağı kötülüklere engel olduğu için Allah Resulü tarafından kalkana benzetilen bir ibadettir (Buhari, Savm, 2, 9).
Namaz; milliyeti, cinsiyeti, makamı, mevkisi ne olursa olsun insanları aynı safta eşit hâle getirir. Kıldığı namazlar müminin hayatını düzene sokar, günlük hayatın meşguliyetlerine dalmışken okunan ezan insana kul olduğunu, Allah’a karşı sorumluluklarını hatırlatır.
Günde beş vakit namaz kılıp Rabbinin huzuruna urûc eden Müslüman, Allah’ın haram kıldığı davranışlardan uzak durabilme disiplinine sahip olur. Oruç ise içinde yaşadığımız hız ve haz çağında insana sabretmeyi, helal de olsa Allah’ın uzak durun dediği şeylerden uzak durmayı öğretir.
Oruç tutan ve sabrı öğrenen insan, bu hâliyle cahillerden, ona buna sataşıp ağız dalaşına giren ve kavga çıkaranlardan üstün bir konuma yükselir. Yılda bir kere bir ay süren irade eğitimi sayesinde hem ruhen tazelenmiş hem de kendisine ve başkalarına zarar verecek davranışlardan uzak kalma iradesini kazanmış olur. Tüm bu özellikleriyle ibadetler içerisinde müstesna bir mevkiye sahip olan namaz ve oruç, her Müslüman tarafından yerine getirilmesi, aile ocağında küçük yaştaki çocuklara uygulamalı olarak, özendirilerek öğretilmesi gereken ibadetlerdir.
Rubeyyi‘ binti Muavviz’in “Biz aşure orucunu tutardık, çocuklarımıza da tuttururduk. Oruçlu çocuklarımıza boyalı yünden oyuncaklar yapardık. Biri acıkıp yemek isteyerek ağlayınca iftar vakti olana kadar oyalanması için ona bu oyuncakları verirdik.” (Buhârî, Savm, 47) demesi sahabe-i kirâm’ın oruç
eğitimine erken yaşlarda başladıklarına işaret etmektedir. Annesinin ve babasının namaz kılıp oruç tuttuğunu gözlemleyerek bu ibadetlerin mutlaka yerine getirilmesi gerektiğini kavrayan çocuğa, namaz ve oruçla mükellef olmadan önce ibadet eğitimi vermek ve kademeli olarak ibadetlere alıştırmak esastır.
Anne babaların huşu ve huzurdan uzak bir şekilde kıldığı namazların, sahurda bir bardak suyla geçiştirerek veya yatmadan önce birkaç lokma yiyerek tuttuğu oruçların çocuğu bu ibadetlere özendirmesi ise neredeyse imkânsızdır.
Önce cuma ve bayram namazlarına gitmeye başlayan çocuk, bir vakit namazla namaz kılmaya başlayacak, zamanla bir vakti üçe, üç vakti beşe tamamlayarak beş vakit namazı kılar hâle gelecektir. Sahurla başlayıp öğle ezanının başlamasıyla sona eren tekne orucu, yerini zamanla tüm gün tutulan oruca bırakacak; arife günü bütün gün oruç tutan çocuk, aldığı yaşla beraber oruç sayılarını üçten beşe, ondan on beşe çıkaracak ve nihayetinde oruç ibadetiyle sorumlu olacağı yaşa gelmeden önce oruç tutma alışkanlığını kazanacaktır.
Anne babalar, namaz kılıp oruç tutmak isteyen çocuğa hiçbir zaman “Sen tutamazsın.”, “Sen yapamazsın.”, “Zayıf düşersin.” gibi olumsuz cümleler söylememeli, bu ibadetleri yapacak potansiyele sahip olduğunu söyleyerek çocuğu teşvik etmeli ve namaz kıldığında ve oruç tuttuğunda da abartıya kaçmadan onu övmeyi ihmal etmemelidirler. Çocuklarımızı namaz kılmaya ikna etmek için namazın insanın vücuduna zindelik verdiğini, hayatını düzenlediğini, maddi ve manevi kirlerden temizlediğini, ahlakını güzelleştirdiğini, oruç tutmaya ikna etmek için imsaktan iftara kadar helal olan nimetlerden uzak durmamızı gerektiren bu ibadetin sahip olduğumuz nimetlerin farkına varmamızı sağladığını ve Allah’a şükrümüzü artırdığını söyleyebiliriz.
Fakir ve kimsesizlerin hâlini daha iyi anlamamıza yardımcı olduğunu anlatabiliriz. Arabamızın, kombimizin bakımını her yıl yaptırdığımız gibi bir ay boyunca vücudumuza bakım yaptığımızı hatırlatabiliriz. Ancak unutmayalım ki ibadetler öncelikle görerek öğrenilir. O hâlde bize düşen, namazla oruçla ilgili kavramları öğretme ve faydalarını anlatma yanında, fiilî olarak bu ibadetleri en güzel, en istenilen düzeyde yerine getirerek örnek olmaktır. Namazdan ve ramazanın manevi havasından kendimiz nasiplenemiyorsak çocuklarımıza bu ibadetleri ne kadar methedersek edelim faydası olmayacaktır.